19 Ocak 2012 Perşembe

noktasız cümlelerimden aşk yaptım,

"yeni yıl benim için onunla yaşlanmak demek..."
geçen sabah kalbimden boğazıma doğru gelen bir fırtınayla uyandım. onsuz olmaz diye düşünerek... neden bilmem onunla bu kadar doluyken içim, dışım, bedenim, evim, hayallerim, geleceğim, dünya diye bildiğim bir yerde her şey ve her yer, diğer ne varsa işte...

yaşlanıp, çirkinleşip huysuz ve çekilmez bir kadın oluşum bile elime tutuşturduğu gençlik iksirine engel olamazken böyle...

bir deniz kenarı, deniz kokusunun balkondan içeri girdiği o ev, güzel elleriyle benim için, bizim için diktiği çiçekler. o mucizevi elleriyle bizim için yaptığı o güzel resimler varken neden böyle....


çünkü o gözlerini açıp kapadığında bile kirpiklerinin rüzgarıyla dünyam üç yüz altmış kilometre hızla döner,

çünkü ben onu her saniyesini yanımda geçirdiği bir günde bile yıllardır bekliyormuş gibi özlerim,

ve sanki hiç benim olmamış gibi karşıdan uzun uzun onu seyreder onun olmaya imrenirim.

geçen gün ona kendimi anlatamamamın nedenini buldum. ve ona da söyledim. Uzun uzun baktım önce. gülümsedim ve tam bir şey söylicektim ki "yok yapamıyorum" dedim.

"Sana söyliceğim şeylerin bu dünyada bir karşılığı yok çünkü."

tam bir şey söyliceğimi sandığım anda hislerim dilbilgisine ve insan doğasının sınırlılığına takılıp kalıyor işte.

hayat ....

ve hayat yine de onunla akıyor ya.... hep sorar "mutlu musun?" diye. evet dersem(ki derim) tekrar sorar "huzurlu musun"... aslında her ikisine de hep evet.

geceleri geç saatlerde yemek yemeyi, şehrin sokaklarda saatlerce dolaşarak keyfini çıkarmayı, bizi sonsuz yapan büyük ama mütevazi hayaller kurmayı, birbirimize mektup yazıp oraya buraya saklamayı, ruhumuz ve bedenimizle tümden birbirimize böylesine bağlı olmayı...

ikimizde hayatımızda ilk defa kendimizi böyle şanslı hissettiysek,ilk defa aşık olduysak ve rüya içinde rüyaya inandıysak...

o zaman işte şuna emin oldum: "insan gerçekte bir kere severmiş."

ve eğer öyleyse ey çirkin kalpli cadı dünya gerisi hep teferruat, hep kuru gürültü, hep geçici.