15 Nisan 2016 Cuma

per aspera ad astra,



icimde bir yazi yeni tamamlandi sevgili elis.


aylardir ve belki de yuzyillardir icimde biriktirdigim... her zaman urkek; kaleme dokulmeye bir o kadar isteksiz ve de kirilgan bir yazi. 

soyle dusundum tum bu zaman boyunca: 


bazen yalnizca bir sabah yalniz uyanirsin birisine sarilarak; bazense her sabah. sonra kalkar gidersin ve tum bir dunya arkanda kalir. kimi zaman nefessiz bir baskasinin ruyasinda kendine uyanirsin, diger bir zamanda da bir baskasinin yataginda baskasinin ruyasina...ki en kotusu de bu olsa gerek. sonra sadece bir gece bile olsa kendine sarilip uyursun. ve iste o kendi gezegeninin seni cagirdigi gece olur. o kadar cesur olabildigin zamanlarin birinde...

*                                                                    *                                                        *

uzun zamandir yollardaydim elis,

icinden cikilmaz bir ormanin girisine kadar gelmeyi basarip ilk gordugum agaca sarildim. karsimda yanan bir gezegen ve yapayalniz evimi goruyordum. seni bunca zaman o evde nasil bu kadar yalniz birakabildim diye kendime kizdim. ben o atese dalmaya coktandir hazirdim aslinda elis.

icime kazara kacan bir nilufer cicegi butun cigerlerimi sarmisti. bunun uzerine cicekleri dusunmeye basladim. bir cicek pazarinin onunden gecerken cicek kokusunun bana guzel seyler hatirlatmasini bekledim. uzerimin kan cicekleriyle kapli oldugunu farketmeden.

burnuma kan ve camur kokusu geldiginde yanimda duran adam buna cok sasirmisti. uzun sure dusunmeden ona sadece icimden boyle geldigini soyledim. ve bu en ikna edici olaniydi. 

zor sorulara verilebilecek cevaplarin aslinda cok kolay oldugunu gordum elis.

*                                                                   *                                                        *

'gitmek yari olum gibi. mezarinin basinda aglayanlari da ardindan naptiklarini da hep gorursun cunku. ama en zoru o mezarin basinda kendin olup durabilmek ve oylece durup kendi gozlerinin  icine bakabilmek'




ilk karsilastigimizda bana 'Senyorita' dedi. ve ispanyolca devam etti. o agacin altinda ve o guzel yaz gununde ona ispanyolca bilmedigimi anlatmaya calistigimda beni hic dinlemedi saniyorum. bir sure boyunca her sabah bu rituelimiz devam etti. 

artik coktandir ona kendimi anlatmayi birakmistim. sadece gulumseyerek cevap veriyor, bildigim birkac ispanyolca sozcukle belki de onu mutlu ediyordum. o gun O'na son kez gulumsedim. bir daha karsilasmayacagimizi ve o gun gidicegimi bilmiyordu. gitmeden once her zaman yaptigim gibi gulumsemistim ve o bilmese de ben onunla o agacin altinda vedalasmistim. 

belki de gercek veda bu olmalidir elis. nasil kiymetli ah bir bilsen!

*                                                           *                                                                *

aklima bilge adamin sozleri geldi sonra. 

'kalbini koru sevgili elis tum dilegim bu'

bu soze sarilip kac gece oylece uyuyup kaldim bilmiyorum, dua gibi... mektuplarindan sesini duyabildigim bir adamdi o evet.

evet elis benim tum mucadelem bu. ve bu senin icin. tum dunya kan ciceklerini serperken uzerimize birbirimize ne kadar benzedigimizi ve aslinda senin hikayeni anlatirken nasil kendi hikayem olup ona sarildigimi gordum. 

iyi ve kotu ressamlar sanatlarini yaratirken biz de kendi hikayemizi yazdik belki oylece naif. iyi ve kotu cizim arasinda fark yokmus aslinda. hepsi biz kendimiz olup iyi ve kotu resim arasindaki farki sezebilecek sanat anlayisina sahip olalim diyeymis. 

nasil mutluyum bir bilsen, Samsa gibi bir bocege donusmeden o tatli uykudan uyandigim icin. 


*                                                      *                                                                 *

hikayelerin mutlu sonla bitmedigini biliyorsun elis.

ben sadece mutlu cumleler ve sozcukler olsun istiyorum o kadar. o yuzden de boyle soyluyorum.

belki de yeni gelen baharla icimde acan cicekler asktir...

gitmeden once gulumsemeyi unutma sakin!


mutlu sonlara sevgilerimle elis,