
duruldum ve tutundum ellerine.
biraz aptalca bir yanılgı korkusu cesaretimi kırmasaydı işte...
ve işte o yarı özgür bırakılmış dokunuş.
elis olsa kalmazdı bir yerde, durmazdı beklemezdi kimseyi ama...
bazen saçlarınız kimi zaman neydi acaba o ki dur bu kez dedi.
duydum elis'in sesiydi bağırdı ve hayatımı kurtardı belki de.
ya da yarın kaldığım yerden devam edicem.
biliyorum ki elis olsa durmazdı tutunurdu ellerinize bayım.
evet işin aslı bu.
o bekleyen durmayan ait olmayan kadın birden daha önce gölgesine küfrettiği bir hayalete sarılıverdi.
hayalet değilmişsiniz oysa.
elis bağırdı bana "işte şimdi" dedi.
o olsaydı ahh bambaşka olurdu kırlar.
sonra ben elis oldum.
sonra elis öptü sizi
hatta dokundu dudaklarınıza
tüm suçlu elis di işte.
o durdu ben durdum.
durulduk.
durulmak sandığım şeyin koşmak olduğunu anlayana dek üzülmüştüm.
şimdi her sabah uyandığımda ve gece yatmadan önce aldığım o hapsınız.
iyileşene kadar sizinim.
ve belki de hiç iyileşmemek
koşarken terlemenin de bir erdem olduğunu anlamış olan bedenimin
son zamanlardaki tek dileği...
ne kadar da neşeliyiz en acımın ortasında.
ama siz beni anladınız ve...
en neşeli halimdeysem acımı gözlerimde okurken siz...
ellerim sarılmışken belinize
öndeki arabayı hiç itirazsız takip ediniz.
acım hep kendilerinden çabucak sıkıldığım başkalarında kalsın
neşem sizindir bayım...
ne kadar da eğlenceli olur şimdi hayat keşfetmişken ikimiz terkedilmiş eşsiz bu adayı!