26 Aralık 2010 Pazar

heyecandan küle bulanmış yatağım,



heyecandan küle bulanmış yatağımda uyuyacağım bu gece...

* * *


uyanınca içinizdeki hayaletin ölmesine izin vermeyin. geceden kalan izler varsa eğer. ama... bu defa hayaleti öldürmek için onunla konuştum belki de sadece.

sonuçta bu gece "aşk" benim için aniden karşılaşmış iki zihnin çarpışması gibiydi. kelimelerle sarhoş oldum. beni daha fazla düşünmeye sevk eden ve heyecanlı bir kadın olmaya teşvik eden cümlelerinizin müptelası olmaya eğilimliydim.

haklısınız bayım!

renkler ve sesler her şeyi değiştirebilir bir anda.

bu gece olduğu gibi....

ne olduğunuzu nerden geldiğinizi asla tarif edemeyeceğim çok eski zamanlarda yaşamış atlı bir şövalyenin hayaletisiniz bana göre.

"eski zaman" lugatı kadın kalbinde derin etki uyandıran ince bir rötuştur.

ne garip! unuttuğum bir "kadın" oldum birdenbire siz bana böyle hitap edince...

bütün zırhlarımı indirip kelimelerinizin arasında boğulmayı göze alacak kadar derine battım.

tehlikeliydi oysa bu davranışım.

çünkü siz ve ben...

sadece şunu diyelim o zaman : "zihinlerimiz loş, rengine ve sesine kapıldığımız bir gecenin en karşı konulmaz saatinde çarpıştı"

güzeldik.

ve ben "başımı ağrıtacak kadar söylediklerinizi düşünüyorum bayım" diyebileceğim bir hayaletle karşılaştığım için bu gece;

"güzel"im...

5 Aralık 2010 Pazar

gülmek için mutlu olmak gerekmez,



bugün de içmiştik. sohbet edip eğlenmiştik. gülmüştük...

birgün sonrasının hüznünü bugünün keyfiyle temizlemiştik.

sonra mı?

öğrendik.

gülmek için mutlu olmak gerekmez.

çünkü "sen gülersen bütün dünya güler ve sen ağlarsan yalnız ağlarsın" cümlesini bir film karesinden ödünç alıp kendimize ders çıkarmamızın üzerinden yüzyıllar geçmişti.

yalnız ağlamak istemiyordum.
gülüyordum ve evet herkes gerçekten benimle gülüyordu.
içimden bir ses ise durmadan aynı şarkıyı söylüyordu:
"gülmek için mutlu olmak gerekmez."

uzun süredir kendim de dahil kendisine dürüst davranan bir canlıya rastlamamıştım.
işte bu nedenle bir ışık görürsem gezegenler arası bir yolculuğa çıkacaktım.
belli ki zamanı gelmemişti.

olsun ben beklerdim.

okyanusta yılanlarla sevişirken gülümserim.
nerde içten bir yaratık görsem kahkahalara boğulurum.
beklerim...

2 Aralık 2010 Perşembe

bugün güneşli bir gündü,





güneşli bir gündü....

o karabasan anında dualarla ışığı görmüştüm. ne garip görmek için ışığa ihtiyacımız olduğunu düşünürüz hep. oysa ki karanlıktan başka hiçbir güç insanın gözlerini böylesine açmasına neden olamaz.

gözbebeklerim karanlıkta büyüdü büyüdü ve... gerçeği görmek için o kadar uğraşmıştım ki bütün dünyam aydınlanıverdi bir anda.

insanın aydınlanmaya duyduğu karşı konulamaz açlık hiç bitmeyecek bir uğraştı. anladım...

bugün hep birlikte güzel uyandık. gelmiştim. bir daha gidicekmiydim bilemedim. ama gitmiştim bir daha gelmeyecektim bunu biliyordum.

çocukluk korkularım karanlıkla savaşmayı öğretmişti bana. şimdiyse onunla oyun oynuyordum.

anladım ki ışığı görünce bu defalık oyun son buluyor ve bir sonraki aşama için kazandığım ışığı iyi kullanmam gerekiyordu.

ve bugün güneşli bir gündü.

ağzımda hiçbir acı tat kalmamıştı. kör de değildim artık.

vedalaşmak için anlamanızı bekleseydim hep birlikte karanlıkta hapsolacaktık.

hepimizi kurtardım!

sizce artık "ee ne dersiniz" diye sorar mıyım?

şöyle düşünün.

güzel bir geceydi ve çok eğlenmiştik. gece nolduğunu düşünmeden sabah rahat bir şekilde uyanabildiysek "insana kendini iyi hissettiriyorsa eğer hiçbir şey kötü değildir diyelim."

ışığı kapatmadan önce birbirimize iyi geceler demeyi unutmuştuk sadece.

gece bitti.

olsun ama... en azından günaydınlar!