8 Aralık 2013 Pazar
hayal gücüm benim,
yeryüzünden hızlı ve ani bir şekilde uzaya fırlatılmıştım. atmosferden uzaklaştıkça hareketlerim giderek ağırlaşmıştı.
uzay boşluğuna ulaştığımda dünyadaki her şeye tam olarak sırtımı dönmüştüm. daha önce kaç kez bu anı yaşadım bilmiyorum. ama bu hissi daima içimde taşıdım. etrafım çok yalnız ve soğuktu.
ama kollarım ve bacaklarımı çarmıha gerilmiş gibi açıp ayak ve el parmak uçlarımdan başlayıp evrenin sonuna doğru uzanan doğrusal çizgilerle hiç olmadığım kadar özgürdüm.
sonra geldiğimden daha büyük bir hızla yeryüzüne çakıldım. dünyaya değil ama.
elis'in gezegenine...
toz ve çamur yumağı gibiydim. her yerim yara bere içinde. çok mutluydum!
* * *
eve gitmeden önce bir dere kenarında oturup suya daldım. suyu akışına bıraktıkça yaralarım iyileşmişti. sonra o meşhur deyiş geldi aklıma.
"aynı suda iki kez yıkanamazsın"
bu su benim artık eskiden baktığım su değildi anlamıştım.
bir el dokundu omzuma sonra. bir bilge... "dönme" dedi. "yüzümü hiç görmeyeceksin. ama elim hep omzunda olacak."
bana mısralar göndermişti, cümleler, sözcükler ve noktalama işaretleri. "kendini sözcüklerle zehirlemene izin veremezdim" dedi. elimi hep omzunda hisset....
benim harflerimin sert köşeleriyle onun yumuşak kalpli kendinden emin noktalama işaretleri biraraya gelince güzelleşmiştim.
görmeye alıştığım tarzdaki zırhlı şövalyelerin yaldızlanmış kelimeleri onda kendini sadeliğe bırakmıştı. sade ve içtendi.
* * *
arkamı döndüğümde çoktan gitmişti. mektubunu diğerlerinin yanına koydum.
eve ulaşmama az kalmıştı. ama ben bu defa eve giderken uzun yolu seçtim.
birden sert bir uçurumun kenarına geldim. bana kendini masmavi bir gökyüzü ve güneşli bir gün gibi göstermişti. bilge olduğunu sandığım bir el omzuma dokundu. çok korkmuştum.
"benim bedenim bu uçurumda görünmez bir kalkan gibi kendini bana bırakabilirsin" dedi.
çoktan bırakmıştım...
gerçekten uzun bir süre o uçurumun kenarında oyalandım. düşmeyeceğime inanmak için tüm sınırlarımı zorlamıştım. bulanık bir yüz ağır adımlarla kafamda çizilmeye başlamıştı.
sonra birdenbire olan oldu. beni tutamamıştı. o gece sert esen bir rüzgar beni uçuruma sürükledi.
düşmem ne kadar zaman aldı bilmiyorum. düşerken hafızam bir bir silinmişti. geri dönmek için yolu hatırlamamın imkanı yoktu. aklımda tek kalan hiçbir parçası birbirine benzemeyen bulanık ve durmadan rengi değişen bir suret. hatırlamadığım şeyler için üzülemezdim. artık biliyordum. oraya bir daha dönmeyecektim.
* * *
evin önünde uyanmıştım. yorgun ah çok yorgun judith...
elis...
çocuk bedeninde nasıl taşıyabiliyordun o bakışları. göz ucuyla bakıyordu. "geldin işte!"nin sevinciyle. arkamı döndüğüm an gülüyordu. benimle dalga geçiyordu. daima dalga geçmişti biliyorum.
ne zaman lanetlenmiş bir gezegene sırtımı dönsem, zırhlı şövalyelerin istilasından kaçsam o hep yanımdaydı.
kimilerine göre o bir illüzyon, spekülasyon. benim içinse diğer her şeyin bir illüzyon olduğu yerde asıl gerçek o.
ah elis... hayal gücüm benim,
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder