31 Aralık 2013 Salı
naber ya yeni yıl? manifestosu
benim özel günlerden anladığım bir şeyin adını koymak. isim vermek her zaman diğer canlıların işaret ettiğin şeye yakıştırdığı isim olmak zorunda değil. farz misal metafor var.
farz misal Vian koskoca bir maddeler evrenini hayal gücünün gittiği yere götürmüş. adı da patafor. metafordan daha büyük düşün artık.
hafızam o kadar zayıf ki olayları çok çabuk unutuyorum. ama şeylere verdiğim isimler baki kalıyor bende de mesela.
*
rüzgarlı bir şehirde doğduğumdan olsa gerek rüzgarlara karşı savaşmaktan hiç bıkmadım. beyaz tavşanı takip etmek suretiyle Alice oldum. 30 yıldır gece küçük renkli ışıkları yakıp Peter Pan'ın gelip beni kaçırıp buralardan götürmesini bekliyorum. 2 yaşından beri başımı alıp gitmek suretiyle 6 yaşından beri evden kaçıyorum. yaklaşık 10 küsür yıldır 3 yıl üstü üste hiç aynı evde kaldığım olmadı. hiçte düzen aramadım doğrusu. hep bir gidicem zaten hali. bir yere gitsem nasıl olsa birazdan çıkıcam diye histerikler gibi çantamı elimden pek bırakmadım.
haliyle öyle böyle yaş 3'lere geldi. son bir haftadır saçlarımda giderek artan beyazlara bakıp eğleniyorum. malum kaz ayaklarım çıktığında hiç o kadar eğlenceli olmayacağı için şimdi güzel günlerimin tadını çıkarıyorum.
ilişkisel konulara hiç girmeyeceğim. o konuda da tam bir saçmalıklar kraliçesiyim.
geç kalma lüksümün olduğu bir işim var ya içim rahat.
benim hiç öyle hayata geç kalma kaygım falan olmadı. aksine sanki hep her şey için çok erken hep çok gencim ben. güneş sistemi ve tüm bir galaksinin döngüsüne karşıyım. evdekilere de çocukken pek bir karşıydım. zaten 6 yaşında evden kaçmanın başka bir açıklaması olamaz. ama biliyorum ki muhakkak çok haklı ve mantıklı sebeplerim vardı.
zamanın insanlar tarafından aylara, günlere, saatlere bölünmediği zamanın tek ve bütün olduğu günler vardı biliyorum. ve onlar dünyanın geri kalanı hakkında çokta fikri sahibi olmayan efsanelerle hayal gücünü büyüten kafası rahat insanlardı.
biz bitiğiz. geri dönüşümüz yok artık. gereğinden fazla şey biliyoruz.
özellikle ben çok biliyorum. çünkü bir insan bünyesinin kaldırabileceğinden biraz daha fazla enteresan karakterlerle yolum kesişti.
deliler cemiyetinin önde gelenlerinin çok sevdiği bir kimseyim.
sonra işte geçenlerde bir film izledim hayatım kaydı. kızın içine nilüfer çiçeği kaçtıktan sonra adamın hayal gücüyle ışığa boğduğu güzel gezegenleri yine adamın bohemliğiyle karanlığa gömülüyor. filmin sonuna kadar bir umut haydi dünyaları yeniden aydınlansın diye bekledim.
oysa biliyorum bir de kitabını okumuşum. kız ölüyor işte. çok garip... insan sonunu bildiği bir filmi distopya olduğunu dahi bilse güzel bir şeyler olacak işte umuduyla tekrar tekrar izleyebiliyor.
diyeceğim o ki her şeyin başı yeni yıl falan değil. biraz gerçeklik katılmış sevgi. çocukluğunuza dönün aklınız varsa. nerede arıza var bulun.
yoksa sevilmeyen insanlar tarafından yönetilmeye kadar gidecek kötü bir son evrenin akışı. hiç bir şey söylemeden bağırıp duran adamları görüyoruz. kafanızı değil kalbinizi çalıştırın. insan kalpten bağırınca sesi çirkin çıkmazmış.
ha bir de yeni yıl var tabii. büyük umutlar falan. sen değişmeyince evren hep öyle kötü baktığın gözle kalıyor.
benim için eski yıl geçen Pazar bitti. son 2 günü bekleyemedim. affedin. kapıyı vurdum çıktım gittim.
kutlamamamı da yaptım. manifestomu da şimdi yazıyorum.
gece olduğunda napacağım bilmiyorum. biraz çaresizim bu yıl galiba.
şerefine kadeh kaldıracağım bir yıl zorla, cebren ve hileyle. tek rakamları da hiç sevmem üstelik.
sahi ya yeni yıl naber?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder