
ders 1 : küçük bir çocukla asla ağız dalaşına girmeyeceksin napar yapar bir bataklığın çiçek bahçesi olduğunu kabul ettirir sana. ya da mızmızlanır "öyle" demek zorunda kalırsın acı bir tebessümle...
gökyüzüne fırlatılmış olduğunu sanıyordu. ayakları yerden kesilmiş atmosfer dışına çıkmak üzereydi. ona göre ardında kalan her şey kendisinden ve ulaşacağı şeyden küçüktü. ve çıktı atmosfer dışına... ardında bıraktığı o koskoca dünyaya dönüp bir bakıvermedi bile! çünkü baksa görürdü... dünya ne kadar da büyüktü. gitti...
oysa ki atmosfer çağırmadı onu.
yeryüzü alabildiğine yalancıydı.
o da inanmaya dünden razı.
toprak ana tüm hücrelerine kadar emdi.
atmosfer sadece düşlediği geleceğin hayaliydi.
bizse acemi mezar kazıcılardık.
başına toplandık çocuğun.
atmosfer yok deyip durduk.
ne vardı onu göstermekti marifet.
olmadı...
şimdi bir mezarın başında ağlıyoruz.
parça parça olmuş bir cesetin hücrelerini birleştirmeye çalışırken
bedeni olmayan bir ölünün acısını çekiyoruz.
evet çocuk...
kurtaramadığım bir gezegen daha...
atmosfer çağırdı yer yarıldı ve toprak ana gördü hayallerini.
bedenin ne önemi vardı.
kötü haberse bu defa hem ruhunu hem bedenini!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder