30 Ağustos 2011 Salı

balıklar gece uyur,



sahil kıyısındaki görkemli şatomuzda okyanus manzarasını izlerken sen bizi okyanusta uyuyan iki balık olarak hayal ettin elis.sonra...

* * *

birdenbire okyanusta uyuyan iki balık olarak uyandık. dünya hiçbir anlam uyandırmayan bir olaylar yığını olarak bizden çok uzaklara yol alan daha yolun başındayken hafızamızdan silinmiş renksiz bir gemi oluverdi bir anda.

aslında uyku birbirimizi özlememek için tercih ettiğimiz bir yaşam aktivitesi değildi. biz daha çok birbirimizi izleyerek uyuyakalmaya programlanmıştık. Ama şimdi sırası değildi. Çünkü bir başkasının hayaliydik.

* * *

balıklar gece uyurdu ve kötü niyetli balıkçılar onları uykuda avlamak için beklerlerdi görünmez olup karanlıkta. ama bizim için önemli olan şuydu: okyanus tek ve birdi.sınırlarımız sonsuzdu ama sınırlarımız ikimizi hep aynı daire içinde koruyacak şekilde sınırlıydı. ne yazık ki dünyalı balıkçılar da hayaliydi elis'in...

balıkçılar zihnimizdeki zehirli düşüncelerdi. balıkçıların attığı yemlerin içinde bu zehirler öylesine saklanmışlardı ki. ve ben o gece çok ağladım elis...

gözlerimizi sımsıkı kapatarak sadece birbirimize kilitlendiğimiz halde bilmeden göz kapaklarımıza nasıl yenik düştük anlamak zor. belki...

sonuçta biz o yemlerden yemiştik. zehirlenmiştik.

kötü niyetli balıkçıların olduğu bir dünyanın okyanusunda aynı daire içinde kalmak...

* * *

bu bir oyundu... artık bizim için dünya sonsuz bir oyun alanı, okyanus evimizdi.

balıklar gece uyurdu elis. balıkçılar zehirli düşüncelerimizdi.

sonra biz o gece ilk defa yaşadığımız şeyi birbirimize itiraf ettik. balıklar zehirli düşüncelerin kaynağı olan balıkçılara değil birbirlerine aşıktı.

ve ben sadece mutlu sonla biten hikayeleri severim elis...



9 Ağustos 2011 Salı

garip soslu eşsiz yemek tarifi,



....birbirimizin sevdiği şeyleri sevmesekte birbirimizi sevmeye devam edebilirdik. ayrı gezegenlerden olsakta birlikte aynı olmayı başarabilirdik elis...

* * *



bahçede çiçekleri sularken ne kadar yaşlandığımı ve güzel şeyler yaşamak için zamanımızın ne kadar azaldığını farkettim. birden bu kısa zamana nasıl sığdırıcaz birlikte yapmak istediğimiz onca şeyi diye düşündüm. keşke daha önceden mi karşılaşsaydık acaba?


ama sen bana eşsiz bir yemek tarifi verdin sonra. buna göre biz değişik baharatlara sahip iki ayrı sosu andırıyorduk. yemeğin o eşsiz lezzetini bulması için sosların bir süre dinlenmesi gerekiyordu. ee işte çünkü o eşsiz lezzetin sırrı da sosların birbirine karıştığında o lezzeti yakalamayı hakedecek kıvama gelmiş olmasındandı.

karıştık sonra birbirimize...

gezegendeki yerimiz iki noktadan bir doğru yapmaya bile yetmiycek kadar küçüktü. ama gezegene tadını tuzunu veren de o küçücük yer işgal eden mucizevi karışımdı. en azından bizim gezegenimizde...

* * *

ve işte elis pembe pamuk şekeri ağaçlarıyla bezenmiş sihirli yolumuzda yürümeyi en az bizim kadar değerli bulucak bir dünyayıyla karşılaştığım için mutluydum. üstelik o da en çok o ağaçları sevmişti.

çünkü...

biz yemeğe o eşsiz lezzetini verebilecek kadar birbirine ahenkle karışmış ve karışarak aynılaşmış iki ayrı sostuk.

iki ayrı gezegende yeterince beklemiştik ...

pembe gölgeli yoldaki ayrık otlarını temizledik.

dizlerimiz titreyerek adım attığımız o yolda hızlıca yürümeye devam ettik elis,

5 Ağustos 2011 Cuma

ikimiz için,


bugün çöldeki kum tanelerini düşündüm; ikimiz için değişik bir şey yaptım elis...


evet öyle yaptım. çünkü artık değişik bir hayatımız var. senin gezegenine fütursuzca kısa seyahatlar yapabiliyor sonra döndüğümde kendi gezegenimi de sevebiliyorum elis...

biz hep denizi düşünürdük. öylesine bir gemiyi ve kurtulmak için gemiden eşyaları atmayı... hangi eşyayı sorusu hayatımın yegane meşguliyetiyken yaşamak zordu... atla diyen bilge bir sese kulak verdim. sadece benim duyabileceğim bir frekansta ve tüm diğer dünyalı yaratıklar uykudayken bağırdı bana: "ATLA!!!!!"

şimdi sen o gezegeni yeniden taçlandırdın çocuk olup geri gelişinle. ne çok büyümüştün, çirkinleşmiştin ve lağım çukurlarında ağlarken simsiyahtı suratın.

ama ben seni hiç öyle hatırlamıcam kendime söz verdim.



çünkü sen şimdi birlikte inşa ettiğimiz o gezegeni yeniden aydınlatıyorsun. geceleri ışığını göremesem de sesini duyuyorum ya içim rahat. ne naifliğimden rahatsız bu dünya ne de spekülasyonlarımdan...

evimizi, pembe pamuk şekeri ağaçlarıyla dolu o yolu, hatta bahçemizdeki ayrık otlarını bile özlemiştim. temizleme öyle kalsın hatta. çünkü onlar bugün açan o eşsiz çiçeklerin tohumuydu. onları görmesem bugüne hiç inanmazdım.

metaforlarda sadece ikimizin gezegeninin masum oyuncakları olarak kalsın elis...

çünkü onlar burada acı çeken insanların silahları.

benimse silaha hiç ihtiyacım yok artık.

kalbim varmış. sevebiliyormuşum.

hem de çok elis...