
"sana birisinin seni hayatın boyunca suçlayabileceği tek şeyi söyleyeyim mi?" dedi bilge adam. sonra şöyle devam etti:
"asla kimseye kendini özel hissetme şansı vermiyosun."
bunu bir kağıda not alacağını söyledi elis. ama bilge'nin söyleyecekleri bitmemişti.
"bence yazma çünkü asla kurtulabileceğin bir şey değil bu." dedi.
evet haklıydı. artık bu elis'in birisi gelipte aksini söleyene kadar kurtulabileceği bir şey değildi. kaçsa da kurtulamayacaktı. kalbine oturan ağırlığa sarılmak istemiyordu da ama kendisinin olduğu için sahiplenmek zorunda kaldı.
neyi yanlış yaptığını bulmak için çok uzaklara gitmesi gerekiyordu ama yolculuğu sevmez olmuştu. zaten gücü de kalmamıştı. en azından bu yüzyıl için. "belki bir asır sonra" diye düşündü.
diğer taraftan başka bir 'bilge' duyduklarına inanamayan kulaklarına, kendisini en genç halinde hissettirecek şarkılar yollamaktaydı bambaşka diyarlardan... duyduğu şeylerin ağırlığını yumuşatan ezgilerdi bunlar.
"kendimi 15 yaşında bir genç kız gibi hissediyorum" dedi elis. "neyse ki şarkılar vardı da genç kalabiliyoruz hala" diye düşünüp iç çekti. söylenen sözler yumuşuyor, gerçekler ya da gerçekmiş gibi görünenler daha az acıtıyordu.
oysa ki elis ne yaş ne de cinsiyetin var olduğu bir gezegendeydi.
bir an gerçek dünyaya çok yükseklerden olağanca hızıyla düştü.
zamanın da farkına vardı. gece ve gündüz kavramları oluştu. sabah olmaktaydı.
"uyu" dedi 'bilge'. "uyu, geçer!"
elis, ilk defa 'bilge' nin bilmediğini düşündü.
evet, basbayağı gerçek dünyadaydı işte. 'bilge' lerin tutarsızlık gösterdiği tek yer gerçek dünya olabilirdi ancak. elis'in gezegeninin kuralları çiğnenip geçti işte o an.
yoksa uyumanın 'geçmeyen şeyler'in düşmanı hatta onların itici gücü olduğunu bilmeyen var mıydı?
bu bilmemek değil çaresizlik olsa da elis'in kendisi karşısında çaresiz kalan bir 'bilge' ye duyduğu hayal kırıklığı göz bebekleri gibi büyüdü, büyüdü, büyüdü...
sonra ilk defa duymadığı bir cümleye niye bu kadar takıldığını ve birden nasıl kalbi olan bir kadına dönüşüverdiğinin farkına vardı.
bir an için kalbi olan bir kadına dönüşüvermesini umursamadı çünkü gitmesi gereken bir yer vardı, çok gecikmişti ve şu an hiç vakti yoktu.
artık her zaman çok işi olan ve durmadan saatine bakan tavşan adamlar kadar aynı kaderi yaşayan kadınlar da sanki "kalp" sadece hep onlara özgü bir uzuvmuş gibi yargılanarak gezegenin mutsuzluk kaynağı olmaya devam edeceklerdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder