10 Ocak 2010 Pazar

"büyük bina"




elis, o gün köyde ilk defa daha önce hiç görmediği sert bir malzemeden yapılmış çok yüksek bir bina olduğunu keşfetti . bu bina inanılamayacak kadar yüksek ve görkemliydi. şaşkınlığına binaya karşı duyduğu soğukluk ama bilinmeze duyduğu hayranlıkta eklendi.




eve döndü sonra elis. aynaya baktığında birden ilginç bir şekilde bacaklarının ve kollarının uzadığını, gözlerinin irileştiğini ve kafasının büyüdüğünü farketti. anlam veremediği bu olağanüstü durumun ne olduğunu hemen sonra anlamıştı : "Büyüme hastalığı!"




aslına bakılırsa köy halkı bunu pek önemser gibi görünmüyordu. elis yolda ne zaman birisini görse ve kaygılarını anlatmaya çalışsa hepbir ağızdan aynı sözleri duyuyordu: "Büyüyorsun elis!" evet genellikle bunu söylerken ağızların kulaklara vardığı ve tüm dişlerin parlayarak sergilendiği bir gülme ifadesi bulunuyordu insanların suratlarında ama elis bunun hiçte "normal" bir durum olmadığının farkındaydı.




bununla birlikte herkes gibi hastalığını gayet normal karşılayan halktan birtakım bilge kimseler onun artık evden çıkması, masal kitapları okumaması ve okuduklarını da aleni bir şekilde başkalarıyla paylaşmaması gerektiğini öğütlüyordu. küçük bir ayrıntıydı ama herkesin işaret parmağıyla o binayı göstermesi de artık iyiden iyiye elis'in canını sıkıyordu. üzerindeki baskı giderek artıyor üstelik bir de buna olağanüstü fiziksel değişimine engel olamaması ekleniyordu. çok acı çekiyordu....


*



bir gece elis uyumak üzereyken ansızın evin kapısı açıldı. elis, kapının önünde kendiliğinden bir su yolu oluştuğunu gördü. suya bıraktı kendini sonra ve su onu doğruca "büyük bina"nın önüne taşıdı.




evet evet daha önce hiç böyle bir şey görmemişti artık emindi. biraz inceleyince arkasında birçok binanın daha yığılı olduğunu gördü. baktıkça kendi gözlerine olan inancını yitirecek manzaralarla karşılaşıyordu. Binanın yapıldığı malzeme gerçekten çok sertti. oysa ki elis'in evi yumuşak meyve kabuklarından yapılmıştı. Kocaman cam bir kapı içeriyi seyre imkan veriyordu. Bir sürü masa ve her masa başına düşen bir sandalye elis'in dikkatini çekti. masalar ve sandalyeler ne kadar da yalnızdı... uykuya daldı elis.




sabah yatağında uyanmıştı. korkuyla kalktı yatağından ve koşarak "büyük bina"nın olduğu yere gitti. binaya hüzünlü bir hayranlık duymaya başlamıştı. "yalnız" masa ve sandalyeleri bu defa "yalnız" insanlar doldurmuştu. çok kalabalıktı. öyle ki kalabalığın sonunu görmeye çalışmış başaramamıştı. koridor uzayıp gidiyor sonu görünmüyordu.




ama onun gözü kapı girişindeki adama takılmıştı. adam hayatında gördüğü en ciddi ifadeye sahipti. ciddiyetinden anladığı kadarıyla çok işi olmalıydı. zaten bakışları koridor gibi sonsuzluğa uzanıyordu. hareketlerinden öyle anlaşılıyordu ki işlerinin hepsini hem hemen bitirmeliydi hem de hiç bitmeyecekmiş gibiydi. orada oturmak istedi elis. o adamın oturduğu masaya sahip olmak istedi. sonra michelle'le olanları paylaşmak üzere oradan ayrıldı.




o gün michelle ve elis her zaman olduğu gibi bir kır gezintisine çıktılar. michelle olanları bilge bir sessizlikle dinledi. michelle hiç şaşırmamıştı. uzun uzun elis'e baktı ve evet elis'in bilmediği bir şeyler düşünüyordu ona bakarken. sonra michelle ona şöyle söyledi:




"bütün köy halkı sana büyük binayı işaret ediyor. ve sen orada o masada oturmak için özünde soğuk olan hüzünlü bir tutku duyuyorsun. ama elis o binaya girersen her yıl bir kat daha çıkmak zorunda olucak ve en tepeye varmak için ömrünü orada geçirmek zorunda kalacak ama asla o binanın sahibi ve mutlu olamayacaksın..."




sonra şaşırtıcı bir teklifte bulundu michelle ve elis'e köy halkının meraklı bakışlarından kurtulması için "köyün delisi" olmasını önerdi. insanların anlam veremedikleri şeyler konusundaki merakları uzun süre devam etmiyordu.


çocuk bedenini geri kazanmasının tek yolu buydu. elis belli etmemeye çalıştı ama aslında bu çok hoşuna gitmişti ve o an uzuvlarının birdenbire eski boyutlarını aldığını vücudunun normale döndüğü farketti.




yine de emin değildi. anlık bir iyileşmeydi bu, hastalığı yeniden tekrarlayabilirdi ve köy halkının bakışları giderek sertleşiyordu...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder