21 Ocak 2010 Perşembe

RESİM SANATI,


"hayır hayır benim resmimi çizemezsin" diyerek itiraz etti elis...
oysa ki ressam ısrarla onun yüzünü çizmek istiyordu. Önündeki tuvale odaklanarak elis'e ciddiyetini kanıtlamaya çalışıyordu.

"çizemezsin, çünkü benim bir yüzüm yok" dedi elis ve şöyle devam etti:

"çizdiğin insan suretlerine bir bak! hiç bana benziyorlar mı? benzemiyorlar çünkü onların belirgin dudakları, burunları ve kocaman gözleri var. ama bir de bana baksana, sadece kuru bir ruhum var... hal böyleyken niye hala beni çizmeye çalışıyorsun!"

elis'in konuşması sırasında vakit kazanan ressam elis'in resmini çizmeye başlamıştı bile. ama hayır çizemiyordu, olmuyordu bir türlü. elis'in yüzü çizdiği hiçbir insan yüzüne benzemiyordu. ve ilk defa sanatında başarısız olduğunu düşündü ressam... ama bunu elis'e hiç belli etmedi.

sonra elis ona şöyle söyledi:

"sen hep çizdiğin aynı suretleri çizmeye alışmışsın, yani sahip olduğun taklit yeteneğinin dışına çıkman mümkün değil. o halde ancak bir gün yüzü olmayan bir insana bir yüz çizebilirsen benim de yüzümü çizebilirsin... kolaycılık tuzağına düşmeden!"

ressam susmuştu. gerçek bir sanatçı olamadığının farkına vardı mı elis hiç anlayamadı... tuvalini sessizce toplayan ressam, onu gezenine götürecek kapının oda duvarında belirmesiyle oraya doğru yöneldi.

elis aldırmaz bir tavır takınmıştı ama göz ucuyla kapanmakta olan kapının aralığından baktı. anladı ki kapının ardı simsiyahtı.

o anda karanlığa karışan ressamın yeteneğindeki zaafı bulmuştu. zavallı ressam hayal gücünden tümüyle yoksundu. çünkü gezegeninin karanlığı onda hayal gücünü ortaya çıkaracak hiçbir eyleme izin vermiyordu.

ama en kötüsü ressam bunun hiç farkında değildi ve bilindik yüzler çizmeye devam edecekti...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder