
elinde kendi kendine verilmiş tek bir çiçekle şimdi sadece bir ona-görelikler kalabalığında...
öyle işte "çocuk"... sana çocukları çok sevdiğimden daha önce bahsetmişmiydim "çocuk". ben kendi hayali gezegenimde bir çocuğum bunu hissedebilmişmiydin "çocuk". sen de bu dünyadan değilsin daha ilk gördüğümde anladım. çok geç ve yanlış bir zamanlamaydı keşfetmek için haklısın. ama insanların gerçekten ne düşündüklerini bilebilsek ilk anda! nasıl da çekilmez olurdu kimbilir tüm dünya...
senin de benim gibi keşfetmeye adanmış dünyan hiç çekilmez değil ben biliyorum "çocuk".
elimde kendi kendime verilmiş tek bir çiçekle şimdi sadece bir bana-görelikler kalabalığında...
geç keşfeden ama çabucak ve sımsıcak alışan da benim işte. adım bile koyulmamış daha sen dokunmadan şekil almasın diye saçlarım.
bütün ömrün boyunca şu herkese görelikler kalabalığında dikkate değer tek "sır"rım bu kadarcık.
sırrım;
senin çocuk olman,
benim "çocuk kalbi"ne olan düşkünlüğüm,
birbirimizi teğet geçen her bakışma çabasında bunu hatırlamamdır.
bilmem sen istersen çocukla çocuk olma.
ya da... belki de...
hedefi bulan bir bakışma sırasında ara sıra hatırladığım bir şeyi bir daha hiç unutmamak üzere beynime, dünyama, dünyana, bulutlara, gezegenlere, pamuk şekeri kokan yollara, ..... kazı ve sonra........
çocuk, çocuk, çocuk, çocuk,...... diye konuşabilirim sonra bulutlarla özgürce.
nasıl ki şimdi içimden sonsuza sayıda "çocuk" diyerek bağırmak geliyorsa!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder