
"insanın evi hiç kendine yabancı gelir miydi?" diye düşündü elis.
çünkü ev, elis'in içiydi ve dışıydı. ruhuydu ve bedeniydi. aklıydı ve duygularıydı. işte bu karşıtlıkların hepsini harmanlayabilmekti ev inşa etmek. tabii böyle olunca da çatışmalar doğuyordu zaman zaman ve birleştirip bir bütünlük yarattığı parçalardan isyan edenler oluyordu ara sıra.
o zaman "ev"e yabancılaşmak olası bir durumdu. çatışmayı görmezden de gelemezdi elis. çünkü insan her şeyden kaçıyor ama evinden kaçamıyordu. dünyadaki yegane sığınağı orası olunca bir de...
seçim yapmak zordu yer değiştiren duygular ve düşünceler arasından.
insanların davranış ve tutumlarının nedenini anlamak zor değil imkansızdı elis için. "daha kendi eylemlerimi anlamlandıramazken nasıl olur da bir başkasının davranışlarının gerçek nedenini öğrenebilirim" diye düşündü.
haklıydı da.
o zaman anlamaya çalışmak nafileydi. duygular ve düşünceler konusunda karar vermek gerektiğinde yapılacak şey onlar arasından en "kuvvetli" olanları seçmekti. yanılgı payı yüksek olan bu matematiksel işlemde kesin ve net sonuçlara ulaşamayacağımıza göre...
o zaman duygular ve düşünceler arasından en kuvvetli olanlar baz alınacaktı. aksi halde matematiği zaten zayıf olan elis'in bu problemleri çözmeye küçücük elleri yetmezdi.
zaten hayatta kesin sonuçlara ulaşmayı hiç istemezdi elis. bir "şey"in özü kendini teslim ettiği vakit -ki bu kuvvet ölçümünden sonra çok kolay ortaya çıkmaktaydı- geride kalan her neyse teferruattı.
eğer bir düşünce hiçbir şeyle yer değiştiremeyecek kadar ısrarcı bir güce sahipse beyninizde o düşünce kuvvetliydi.
ve bir duygu eğer hiçbir şeyle yer değiştiremicek kadar şiddetli bir baskı yapıyorsa kalbinize o duygu kuvvetliydi.
işte bunlar dışındakiler hurdaya çıkabilirdi artık. ancak kuvvetli duygu ve düşünce parçalarından gerçeğe en yakın bir bütünlük oluşturulabilirdi.
zaten elis'in evinde sırf bu yüzden çok eşya yoktu. önce birden arsızlık edip bir sürü şey alıyor sonra bu formülden yola çıkıp hepsini evinin önünden düzenli aralıklarla geçen hurdacıya veriyordu.
elis ne kadar az eşyaya sahipse o kadar mutluydu. evdeki kalabalık ancak gerçekleri ört pas etmeye yarıyordu.
gerçeklere ulaşmasını sağladığı için elis'in hurdacıya olan minneti gün geçtikçe artmaktaydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder