
noktalar hep kesin konuşur. üç nokta sonu gelmeyen bir lakırtıdır. bir tek virgüller iyidir. asla olmayacak olandır ama hep bir ihtimaldir.
bunun neresi iyi derseniz sabrı öğrenmektir derim ben. sabırdan herkes nefret eder. virgülse yumuşak bir geçiş gibi görünür en kötü zamanlarda sabırdan nefret edenlere.
oysaki geçiş yok öğrenmek var aslında.
ve ben dün sabah uyandığımda arasında ayraç olan binlerce bitirilmemiş kitap biriktirdiğimi farkettim.
her ayraç bir virgüldü ve bir sonraki sayfaya emin adımlarla gidecekleri her hallerinden belliydi.
kızdım sonra kendime. okunmuş yerlerini kesip aldım ve de bunun üzerine. sonra dedim ki:
"işte bunların hepsini birleştirip bir kitap yapıcam şimdi. ne kadar saçma görünsede mutlaka bir ortak noktaları olmalı!"
başka başka insanlar, bambaşka düşünceler olacak o kitabın içinde. asla bir başka insanın düşüncesinin sonunu göremeyiz. ancak okuduğumuz kadarından çıkarımlar yapabiliriz.
o zaman demek ki yarım bıraktığımız her insandan bir şeyler çalarız isteyerek ya da istemeden. sonuç asla önemli olmamıştır. sonunu bilmediğimiz bu dünyada yaşamak sonunda ne olacağını bilmediğimiz bir yaşamı sürmek gibi mesela.
virgüllerden önce çalabildiğim kadarını bir güzel birleştirsem bence bir noktaya ulaşırım.
descartes'in metodunda olduğu gibi; şüphe, şüphe ettiğin şeyden hiç şüphe bırakmayacak kadar emin olduğun zaman bırakılması gereken bir şeydir.
bir gün ben de olucam şüphesiz. işte o zaman ben de virgülü bırakıcam ve kesin konuşucam.
ama çalıntı kitabım bittiğinde...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder