26 Haziran 2010 Cumartesi

dilimlenmiş karpuz meselesi,



"ellerini kullanmadan dilimlenmiş karpuzu yemeğe var mısın?" dedi genç adam.

bir süre ne dediğini anlamaya çalıştım sadece. öylece anlamsız mektubunu okudum. çocukluğumu hatırladım sonra. ne demek istediğini anladım o zaman. söylediği biraz anlamlı biraz da saçmaydı belki...

ama işte unuttuğum şeyleri hatırlattı bana. çocukluğunu az çok sokakta oyun oynayarak geçirmiş birisi olarak oyunun en güzel yerinin bir dilim karpuzla bölündüğünü şimdi çok net hatırlıyorum. kim bilir kimin ne dileği vardı ya da kim bilir kim biz orada öyle gayesizse oynarken yavaştan izin istemişti hayattan yola çıkmak için. bizse kimin ne sebeple hayır yaptığını umursamıyorduk sanırım. o en keyifli oyun arasının tadını çıkarıyorduk sadece.

ve ben bunu tamamen unutmuşum. o kadar unutmuşum ki bomboş baktım bir an için o satırlara. nerede hata yaptığımı bulmuş oldum böylece. dün aynada yeni yeni çıkmakta olan üç beş beyaz saç teline bakarken hep geleceği düşündüğümü farkettim. geçmişe bakma derler ya genelde. bakmak lazım aslında. insanın unuttuğu şeyler mutlaka oluyor. ve bu bile keyiflendirebiliyor bizi anlamsız bulduğumuz bir şekilde.

ay tutulması var bu gece. bunun da bir anlamı var mıdır bilmiyorum. zira "ay"ı görmeyeli uzun zaman oldu. her şeye de bir anlam da yüklememeli insan. bunu da zaten hayat öğretiyor. birinin söylemesine gerek kalmıyor.

hem deneyimlenerek öğrenilen şey her zaman daha kıymetlidir bana göre.

yine de dilimlenmiş karpuzun kıymeti bir başka bu gece benim için.

minnettarım bayım.

çünkü "basit" , karmaşık olan birçok şeyden çoğu zaman daha güzeldir. ve sanırım o karpuz şu an hayatımdaki birçok şeyden daha anlamlı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder