30 Haziran 2010 Çarşamba

"reenkarnasyon"a VAR mıSINız?,

"kendimi kendimde bir kez daha tanırken beni benimle bulmanız için bir şans daha olsa... reenkarnasyona var mısınız bayım? sizi temin ederim ikinci oyun ilkinden her zaman daha eğlencelidir."

kitabını yazmaya başlamıştı elis... bu bir sırdı üstelik. hepinizi kendi silahıyla vuracaktı aslında. çünkü o gösterişli gezenin masmavi duruşunda; deniz kabukları çürüyüp sahili kirletecek, pembe pamuk şekeri ağaçlarını toprak içine çekecek ve nemenem sahte bir güzellikse bu pürüzsüz mavi duruş, onu bu hikaye ters yüz edecekti. nitekim öldürecekti elis yüzyıllar öncesinden kalan tozlanmış kelimelerle o eşsiz sanılan gezegende gösterişli ve güzel adledilen ne varsa...

ama bir daha görmemek için değil asla... hiç öyle olmadı ve olamadı zaten. reenkarnasyonu deneyimlemek gibi düşünün.

"bir ikinci kez"in tadı her zaman daha lezzetlidir.

bu gamsız dünyanın gamını alırken elis, sütün kaymağını almış aslında farkında değil belki de... çünkü sütün kaymağını öyle herkes sevmez. yalnızca onu almaya cesaret edenler bilebilir tadını... bu gezegenin bize sunduğu eşsiz bir doğa olayıdır.

işte siz buna cesaret edemiyorsanız eğer, ben bunu herkes adına yapacağım.

ama bir ikinci dünyayı beklemeyeceğiz. hepimiz yaşayarak öğreneceğiz bu defa.

* * *

bugün bir bilge ama -"ulu" bir bilge- "spekülasyona kaçmadan" dediğinde bana, gözlerimi kaçırdım utanarak. çünkü öğrenme hevesiyle geldiğim o sade döşenmiş ama parlak mağaraya ilk ayak bastığım gün dile getirdiğim teorik kaygılarım yine açığa çıkmıştı. gözlerimin düştüğünü görünce "hayır, hayır" dedi. "ben spekülasyonu yadsımıyorum küçük hanım. yalnızca bu gezegende sizin işinize yaramaz..."

biraz beni avutmak için söylemişti. biraz da ulu bir bilge olduğu için kendisine bahşedilen "hakikate rağmen gerçeği görme" yetisi vardı işin içinde. tesadüf ki az önce beni tanıdığına az çok inandığım bir adam da "somut" la "soyut"u ayıramayanların trajik hikayelerini anlatmıştı bana. benim hikayelerim olmasa bile inandırmıştı bir şekilde.

* * *

ennihayetinde elis, tırnaklarımı etlerine geçirmek için yeryüzünün bulutların arasından beklendiğim yere gitmeliyim. ben sorunun cevabını buldum ama bu sandığım gibi seninle sonsuz bir birleşmeye neden olmayacak. bir süre ara verdikten sonra ilişkimize, ara sıra buluşup sevişebiliriz sadece. ama her zaman gizlice... çünkü kimsenin senin bir fahişe olduğunu düşünmesine izin vermeyeceğim. ikimiz için bu en doğru cevaptı. ve bu cevap ömür boyu aramızda bir sır olarak kalacak.

sonuçta ikimizi de bu yorgun yolculuklardan ve sürekli deri değiştirmekten kurtararak özgürlüğümüzü takdim ediyorum. ama bu sonlu bir ayrılık olacak seni temin ederim. öyle olmasaydı her gece rüyamda gidecek olduğum cehennemi görürdüm.

oysa ki artık her sabah uyandığımda tüm bu cehennemin ortasında, sadece cennete gideceğimi hatırlatanları görüyor ve bundan sonra da sadece onları görmeyi tercih ediyorum.

* * *

böyle de "aşağıya indirirler" gökyüzündekini diymi :)

aşağıya indirmek bir küfür müdür yoksa iltifat mı?

güzelliğimizi tazelediğine göre tabii ki... her ikisi de.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder